“ O, hayatı veren ve öldürendir .. ”            (1)          (..huvelleziy yuhyiy ve yumît..)

Bu ayet Kur’an-ı Kerîm’de birçok yerde geçer. Muhyi, esmâ-ül hüsnâ’dandır ve “ihyâ eden” demektir. Hayat kökünden gelen ihyâ’nın sözlük anlamı ise diriltmek, canlandırmaktır (2). Dolayısıyla Muhyî  = dirilten, can veren, hayat veren anlamına gelmektedir.

“Muhyî yani, hayatı veren O’dur. Ve hayatı rızk ile idame eden (sürdüren) de O’dur. Ve levazımat-ı hayatı da ihzar eden (hayat için gerekli olan ihtiyaç maddelerini hazırlayan) yine O’dur. Ve hayatın âli (yüksek) gayeleri Ona aitdir ve mühim neticeleri Ona bakar; yüzde doksan dokuz meyvesi Onundur .” (3)

Evet, Allah (c.c)’dan başka hiçbir kudret can veremez, hayat îcat edemez, hayat için lazım olan şeyleri temin edemez. Bunları ancak O yapabilir.

Büyük veliler  “Esmâ-i İlahiyenin tesirinde tatil yoktur” demişlerdir (4). Dolayısıyla da Muhyi ismi her an tecellide olup hayat bahşeder; keza bu ismin zıddı olan Mümit (öldüren) ismi de yine her an ölüm getirir. Örneğin, siz bu cümleyi okuyana kadar geçen 5 saniye içinde yeryüzünde 20 kişi doğdu, 9 kişi de ölmüş bulunmaktadır (5). Ya aynı süre içinde doğan ve ölen böcekler, sinekler, balıklar, diğer hayvanlar ve bitkiler? Bunları hesaba kattığımız zaman yeryüzünde her an milyonlarca canlının hayata geldiğini, milyonlarcasının da hayata veda ettiğini anlarız. Evet, diğer esmâ da olduğu gibi, Muhyi ve Mumit isimlerinin tecellilerinde de tatil yoktur!

Allah-u Teâlâ’nın Muhyi sıfatının bir örneğini de her ilkbaharda görmekteyiz. Kışın ölmüş bulunan binlerce çeşit yeşillik, bitki, çiçek ve yine binlerce çeşit sinek, haşarat, v.b. mahlukat, baharın gelmesiyle birlikte  her cinsten  milyonlarcası ve her birinin şekli, görevi, donatımı, rızkı, ömrü ayrı ayrı olmak üzere, birbirine karışmadan noksansız, kusursuz, mükemmel ve muntazam bir şekilde ihyâ edilirler, dirilirler. Bunları yapabilmek için sonsuz bir kudret, ilim, irade, hikmet  ve rahmet sahibi olmak gerekir ki, bu sıfatlar ancak âlemlerin Rabbi olan Allah-Teâlâ’ da vardır. Bu husus Kur’an da şöyle belirtilir:

“Şimdi bak Allah’ın rahmetinin eserlerine! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl ihyâ ediyor (diriltiyor) ..”
(Rûm suresi, âyet 50)

Her bahar mevsiminde tekrar tekrar Muhyî sıfatını tecelli ettirerek hiç müşkülatsız, külfetsiz onbinlerce çeşit canlıyı dirilten, canlandıran yüce Allah (c.c),  acaba ölmüş insanları tekrar diriltmekten aciz mi kalacaktır? Hâşâ!. Nasıl ki her ilkbahar yeryüzü gözlerimizin önünde ihyâ ediliyorsa, işte aynen onun gibi, sonsuz kudret sahibi Allah-u Teâlâ  ölüleri de ihyâ edecektir. İşte, ayetin devamı:

Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka ihyâ edecektir (diriltecek, hayat verecektir). O, herşeye kâdirdir.”
(Rûm suresi, âyet 50)

 

İNSANIN YAPMASI GEREKEN

Öncelikle, kendimizi bu dünyada gaflet ve dalâlet karanlıklarından kurtarıp mânen diriltmemiz lâzımdır. Bu manevi diriliş ancak dünyada iken yapılır,  ve bunun da tek bir metodu, yöntemi vardır:  “Hayat veren çağrı“ ya uymak:

“Ey iman edenler! Hayat verecek (ihyâ edecek) şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun!..“
(Enfal suresi, ayet 24)

Bu ayet-i kerîmeden anlamaktayız ki,  bu dünyada ölü gibi değil, fakat gerçek dirilikle yaşamak istiyorsak bunun tek bir yolu vardır: Allah’a (c.c) ve Resûlüne itaat etmek!  Esas olan dünyada iken uyanmak, dirilmektir, yoksa yarın âhirette çok geç olabilir!

Muhyi (dirilten) isminin âhirete yönelik yüzü ise, müminlere şöyle bir müjde vermektedir:

“Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini (yüklerini) omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını (son bulmasını) düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyveleri görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki, o sefine-i vücudundaki (vücut gemisindeki)  hayat makinesi, Hayy-ı Kayyum’a aitdir. Masarif ve levazımatını (masraflarının ve ihtiyaçlarını) O tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli (çok) gayeleri ve neticeleri var ve O’na aitdir. Sen o gemide bir dümenci neferisin; vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak!

O hayat sefinesi (gemisi) ne kadar kıymettar olduğunu ve ne kadar güzel faydalar verdiğini ve o sefine sahibi Zatın ne kadar Kerîm ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur (sevinçli)  ol ve şükret. Ve anla ki, vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netaiç (neticeler, sonuçlar), bir cihetle senin defter-i amâline (amel defterine) geçer, sana bir hayat-ı bakiyeyi (sonsuz hayat) temin eder, seni ebedî ihyâ eder“ (6)

 

DİPNOTLAR

1- Bu ayet Kur’an-ı Kerimde birçok yerde geçmektedir : Bakara 258 , Âl-i İmran 156, Mü’min 68, Tevbe 116, Yûnus 56 , Hicr 23, Duhân 8, Hadid 2, benzer ifade Câsiye 26, Kâf 43

Benzer manâ ifade eden diğer ayetler ise şunlardır:

“        .. öldüren ve dirilten O’dur.. ”                               Necm 44

“ ..  (Allah) ölümü ve hayatı yaratmıştır .. “                     Mülk  2

 

2- İhyâ kavramı geçtiği ayetlerde “ibtidâen (hiç yoktan) can vermek, öldükten sonra tekrar diriltmek, yağmur yağdırmak suretiyle yeryüzünü bitkilerle donatıp ihyâ etmek, manevî açıdan ölü durumunda bulunan kalpleri ilâhi hidayet ve marifetle canlandırmak (ör: En’am suresi ayet 122 )“ gibi manalar taşır.  (İslam Ansiklopedisi)

3- Mektubat, Bediüzzaman Said Nursi, shf 379

4- Şerh-i Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi, C2, shf 626

5- Kaynak : http://www.poodwaddle.com/worldclock.swf

6- Mektubat, Bediüzzaman Said Nursi, shf 380

(Mayıs 2008)