Yaşamakta olduğumuz koronavirüs salgını neticesinde,  her şey bir tarafa bırakılmış,  herkesin ilk düşüncesi  kendisini ve ailesini bu tehlikeli virüsten korumak olmuştur. Çünkü bu virüse yakalanan kişilerin ne sıkıntılar çektikleri, bir kısmının da hayatlarını kaybettikleri gözler önündedir. Şu ana kadar dünya genelinde yaklaşık 4,1 milyon kişi bu virüse yakalanmış olup, bunlardan 280 000 kişi hayatını kaybetmiştir. Sayılar her geçen gün artmaktadır.

Ancak, Korona’dan çok daha tehlikeli ve zararlı olan bir (mânevi) virüs vardır ki, bu virüs  dünya genelinde yüz milyonlarca kişiye bulaşmıştır, meydana getirdiği hasar ise çok daha ölümcüldür. Bu korkunç mânevi virüs’ün ismi şirk’tir. Allah-u Teâlâ diğer günahları affedebileceğini, ancak şirk’i asla affetmeyeceğini:

“ Allah kendisine şirk (ortak) koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah ile iftira etmiş olur “    (Nisa 48)

âyet-i kerimesi ile beyan buyurmaktadır. Koronavirüs ve benzer bulaşıcı hastalıklar insanın dünya hayatını sıkıntıya sokar, tedavi edilmezse de ölümüne sebep olur. Şirk, küfür, nifak (münâfıklık)  gibi mânevi hastalıklar ise insanın hem dünya hayatını, hem de -çok daha önemlisi-  ebedi âhiret hayatını sıkıntıya sokar. Bu mânevi virüslerden kurtulamadan âhirete göçen bir kişinin dünyadakiler  ile kıyas kabul etmeyecek derecede büyük sıkıntı ve ızdıraplara mâruz kalacağını Kur’ân-ı Kerim bizlere haber vermektedir.

Esas itibarıyla, dünyayı yaşanmaz bir yer hâline getiren bütün kötülüklerin temelinde bu mânevi virüsler vardır. Âdem aleyhisselam’dan bu yana insanlığı musibetlere, elem ve kederlere duçâr eden bütün zulümlerin, katilllerin, fenalıkların, fesadın kökenine indiğimiz zaman karşımıza küfür, şirk ve nifak çıkar, başka bir şey çıkmaz. Bu sebeple, Allah-u Teâlâ’nın gönderdiği bütün peygamberler de insanlığı bu korkunç virüslerden kurtarmak için çalışmışlardır. Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in bildirdiğine göre biz Müslümanlar da bu şirk’in belli bir türüne (gizli şirk’e) muhatabız. Bu bakımdan bir Müslüman olarak bizlere düşen görev önce kendimizi, sonra da ailemiz ve yakın çevremiz başta gelmek üzere, tüm insanlığı bu dehşetli virüslerden korumak ve kurtarmak için çalışmak olmalıdır.

Ekte sunulan “Şirk Risalesi”nde yalnızca Ehl-i Sünnet âlimlerinin eserlerinden faydalanılmıştır. Ehl-i Sünnet dışı görüşlerin ortalığı kapladığı günümüzde, bu hususu da önemine binaen belirtmek isterim.

ŞİRK RİSALESİ