ALLAH-U TEÂLÂ BİZLERDEN RÂZI MI?
(Şayet râzı değilse, başımıza gelecekler nelerdir?)
Allah-u Teâlâ’nın farz kıldığı namazı büyük çoğunlumuz kılmazken, namazla birlikte İslâm’ın ikinci temel rüknü olan zekâtı yine birçoğumuz vermezken, edeb ve hayâ yoksunu yarı çıplak genç kız ve kadınlarımız en müstehcen kıyafetlerle sokaklarımızı doldururken, sofralarımız binbir çeşit yiyecekle dolu olduğu halde bu nimetlere şükretmek kimsenin aklına gelmezken (Nimete şükür sadece lafla olmaz, fiilen de olması gerekir ! ) ; yalan, iftira, hilekârlık başta gelmek üzere Cenâb-ı Hak’kın en sevmediği, buğz ettiği birçok huy normal kabul edilirken; kul hakkı ile emanete riâyet artık unutulmuşken, toplumu ayakta tutan en önemli farzlardan biri olan iyiliği emredip kötülüklerden sakındırmak (emr-i bi’l mâruf ve nehy-i ani’l münker) terkedilmişken, dinini yaşamaya çalışanlar (yobaz, bu devirde böyle olur mu, ortaçağda kalmış) gibi uygunsuz laflarla kınanırken, kanaat- zühd -takva- verâ- tevekkül-sabır gibi faziletler unutulmuş, hatta ne oldukları bile artık bilinmezken; nefsimize hizmet için binbir zahmete katlanıp buna mukabil İslam’a hizmet için hiçbir gayret göstermezken, din büyüklerine saygı kalmamışken, gavur hayranlığı son haddine varmışken, içkili lokanta ve birahaneler hafta sonları tıklım tıklım dolup yer bulunamaz, buna mukabil camiler boş dururken; cemaate devam edenler toplum genelinde yüzde beş’i bile bulmazken ..
Allah-u Teâlânın en gazab ettiği ve bunu yapan kavimleri yerle bir ettiği en kötü bir haram olan eşcinsellik bazı siyasiler, şarkıcılar, modacılar ve medya vasıtasıyla “insan hakları” adı altında himaye ve teşvik görürken, masonik medya tarafından zina ve fuhuş “aşk “ adı altında takdim edilip “filanca şarkıcı kadın, sevgilisiyle Bodrum’da tatlı günler geçiriyor” haberleriyle özendirilirken, fenomen olarak isimlendirilen câhil ve basit kadınları izlemek için internette saatler geçiren binlerce kişi, dinini öğrenmek için bir ilmihal kitabı eline alıp da on dakika bile okumazken ; âhiret unutulup da herkesin en önemli derdi artık dünya olmuşken, ..… kısacası İslâm’ın asla onaylamadığı, sevmediği ve İslam’a aykırı her türlü davranış açık bir şekilde işlenir ve bundan da hiçbir beis duyulmazken, … (daha da çok şeyler sayılabilir) …
Allah-u Teâlâ’nın böyle bir müslüman toplumdan râzı olması mümkün müdür? Bu kadar hata, isyan ve günahlarımız varken, bilemiyorum ki Cenâb-ı Hak bizden râzı olsun… Müslümanlığımız özde değil, sözde kalmıştır ..
Madem öyle, o zaman Cenâb-ı Hak bizlere bazı sıkıntılar, ufak cezalar verecektir. Bundan da murad-ı İlâhisi bizleri uyandırmak ve yanlışları bırakıp kendisine dönmemizi sağlamak içindir, yoksa helâk etmek için değildir. Lâteşbih, nasıl ki bir baba evladını kötü bir fiilden sakındırmak için bazı şefkat tokatları atarsa, işte onun gibi .. Şair ne güzel söylemiş. “ Nush ile uslanmayanı etmeli tekdîr. Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir “ (tekdîr = azarlama)
Bu cezaların neler olduğunu Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz hz.leri bir hadis-i şerifleriyle bizlere şöyle bildirmektedir::
“Aziz ve Celil (olan) Allah bir millete kızıp azap vermemiş ise, fiyatlar pahalanır, ömürleri kısalır, tüccarları kâr edemez, yağmurları azalır, nehirleri bol akmaz ve başlarına da şerlileri musalat edilir “.
(İnnallahe azze ve celle izâ gadıbe ala ummetin summe lem yunzil biha’l azâbu ğallet es’âruha ve kasuret a’mâruha ve lem yerbah tuccâruha ve hubise anha emtâruha ve lem yağzur enhâruha ve sullite aleyha eşrâreha)
HADİS-İ ŞERİF’İN AÇIKLAMASI
“İnnallahe azze ve celle izâ gadıbe ala ummetin” = Aziz ve Celil olan Allah bir ümmete (millete) gazab ettiği, kızdığı zaman
“ summe lem yunzil biha’l azâbu” = (Cenâb-ı Hak bu gazabından) sonra o millete bir azâb indirmediyse.
Bir kavim (millet) Allah’ın c.c emirlerine uymaz da haddi aşıp azgınlıkta ileri giderlerse İlâhi ceza onların üzerine gelir. Bu ceza bazen o derece olabilir ki, toplu olarak yeryüzünden tamamen de silinebilirler .. Lût kavminin yerin dibine batırılması, Pompei halkının yanardağ patlaması neticesinde yanıp taşlaşmaları, seller- tufanlar- kasırgalar-zelzeleler ile helak edilen nice kavimler gibi.. Kur’ân-ı Kerîm bunları hep bize haber vermektedir:
“Biz refahtan (bol ve rahat geçimleri ile) şımarmış nice beldeleri helak etmişizdir. İşte yerleri ! (işte şu harab olmuş meskenleri , antik şehirler ) Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur “ Kasas suresi, ayet 58
Biz ümmet-i Muhammed’i ise, Peygamberimiz s.av hürmetine Cenâb-ı Hak toplu olarak, yani kökü kazınır bir şekilde helak etmeyecektir. Cenab-ı Hakk’ın bizlere vereceği ceza -eski ümmetlere nispetle- daha hafif kalmaktadır. İşte bu hadis-i şerifte bunların bir kısmı açıklanmaktadır. Bu cezalar nelerdir? Hadis-i şerif devam ediyor:
“ ğallet es’âruha “ = Fiyatları pahalanır. Yani hayat pahalılığı, enflasyon olur. Paranın değeri düşer. Gıdaların fiyatı yükselir. İnsanlar bunları kolaylıkla alamaz olurlar .
“ kasuret a’mâruha ” = Ömürleri kısalır. Yani yaşam süreleri azalır, bereket kalmaz. Çünkü ömür ve yaşamın bereketi iyi insanlarda olur: “Allah da iyilik edenleri sever” (Âl-i İmrân , 134) Fasıklara buğz eder.
“lem yerbah tuccâruha “ = Tüccarları kâr edemez. Allah’ın gazabı nedeniyle bereket olmadığı için tüccarların ticaretlerinde kâr kalmaz. Esnaf “kâr edemiyoruz” diye sızlanmaya başlar.
“ hubise anha emtâruha ” = yağmurları onlardan hapsolunur. Yani yağmura ihtiyaç duyulduğunda yağmur yağmaz. Kuraklık başgösterir.
“ lem yağzur enhâruha “ = nehirleri bol akmaz. Yani nehirlerin suyu çok olmaz
“ sullite aleyha eşrâreha “ = başlarına da kötüleri musallat kılınır. Bu iki türlü olabilir. Ya kötüler onların başlarına geçer ve onlara zulüm, zorbalık, şiddet ve katılıkla muamele eder. Veya dışardaki şerliler onlara musallat kılınır. Günümüzdeki ülkemize musallat kılınan Pkk, Pyd, ABD, İsrail veya diğer Avrupa ülkeleri gibi. ..
Bu hadis-i şerif Râmuzü’l Ehâdis’te 1187 no. ile kayıtlıdır. Hadisi, Deylemî ve İbn-i Neccâr Hazret-i Ali radıyallahu anh’dan nakletmişlerdir. Hadis-i şerif’in açıklamasında Ahmed Ziyaüddin Gümüşhânevî hz.lerinin “Levâmiu’l Ukûl” isimli eserinden istifade edilmiştir.
Benzer konuları işleyen başka bir hadis-i şerif ise İbn-i Mâce’de 4019 (Fiten,12) no.ile kayıtlıdır. Abdullah bin Ömer radıyallahu anh’dan rivayetle, bir gün Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem muhacirlere hitâben şöyle buyurmuşlardır :
“ Beş şeyle imtihan olunacaksınız . Onların sizi yakalamasından Allah’a sığınırım:
(Yani, aşağıda sayılacak beş yanlışa karşılık verilecek İlahi cezalar önceden belirlenmiştir. O cezalara duçâr olmak istemiyorsanız, bu yanlışlardan sakının !, anlamınadır ):
1-Bir millette aleni derecede zina ortaya çıkarsa o millette tâun hastalığı (bulaşıcı hastalık) ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmemiş acılar yayılır
2- Ölçü ve tartıyı eksik (yani alışverişte sahtekarlık) yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı (günümüzdeki karşılığı= yüksek enflasyon) ve sultanın zulmüne uğrar (yani, devletin haksız uygulamalarıyla karşı karşıya kalır)
3- Bir toplum mallarının zekatını vermezse mutlaka gökten yağmur kesilir. Hayvanlar da olmasa tek damla yağmur düşmez
4- Hangi millet Allah’ın ve Resulü’nün ahdini bozarsa (yani Kur’ân ve Sünnet’ten uzaklaşırsa) Allah-u Teâlâ o millete kendilerinin dışında bir düşmanı musallat eder ve onların elindeki (servet)lerin bir kısmını alır ( Yapılan hesaplamalara göre, son 50 yıl içinde Pkk ile mücadele için harcanan trilyonlar ülkenin refahı için harcanabilseydi, bugün Türkiyenin kişi başı milli geliri 30 -40 bin dolar seviyesinde olurdu)
5- Bir toplumun yöneticileri Allah’ın kitabıyla hükmetmez ve Allah’ın indirdiği hükümlerden (işlerine gelenleri) seçerlerse Allah aralarında kargaşa ve savaş çıkarır
Yani nasıl ki devlet , (filanca) trafik kuralı ihlal edilirse, karşılığında ( şu kadar) ceza yazılır diye bazı kurallar koymuşsa, bunun gibi, söz konusu yanlışlara karşılık verilecek cezalar da Cenab-ı Hak tarafından önceden belirlenmiştir. Resûlullah s.av Efendimiz bunları bize bildirmektedir.
Peki o zaman Cenab-ı Hak’kın gazabını celb etmeyip, aksine rızâsını kazanmak ve bu cezalara uğramamak için ne yapmamız gerekmektedir ?
CEVAP : Allah-u Teâlâ’nın razı olmadığı işleri bırakmamız ; Kur’ân’a ve Sünnete dönmemiz gerekmektedir. Çünkü ilâhi ferman öyledir:
“ .. Siz dönerseniz, biz de döneriz “ (İsrâ suresi, ayet 8)
Tefsirdeki açıklama: Yani, siz (ibadetsizlik, günahlar ve isyana ) dönerseniz, biz de ( cezaya) döneriz. Veya : Siz bize ( itaat, ibadet ve takva ile ) dönerseniz, biz de size ( üzerinizdeki sıkıntıları kaldırmakla, şerlilerin elini sizden çekmekle, ilahi mükafatlarla ve diğer hayırlarla ) döneriz.
Demek ki, iş bizde bitiyor. Yani biz nasılsak, Cenâb-ı Hak bize ona göre muamele ediyor. Şair güzel söylemiş:
Kul’a bela gelmez Hak yazmadıkça
Hak bela yazmaz, kul azmadıkça
(Reha Arıkkan, Temmuz 2024)