Günümüzde, itikâdlarında bozukluk olan birçok “ilahiyatçı“ televizyonlar, internet ve sosyal medya platformlarında sıklıkla boy göstermekte  ve ortaya attıkları  bâtıl fikirlerle  ne  yazık ki – gençler başta olmak üzere- birçok kişinin Ehl-i Sünnet itikadı dışına çıkmasına, deizme sapmasına ve  hatta dinden çıkmasına bile sebep olmaktadırlar. Böyle kişilerin yanlış fikirlerinden kendimizi korumamız şiddetle lâzım olduğu gibi, yakınlarımızı ve etrafımızdakileri de uyarmak bir insanlık ve din kardeşliği görevidir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem böyle kişilerin ortaya çıkacağını birçok hadis-i şerifleri ile bizlere haber vermiştir.  Misal :

Kötü âlimlerden dolayı ümmetimin vay haline ! Onlar bu ilmi bir ticaret vesilesi haline getirip zamanlarındaki emirlerden (yöneticilerden)  kendilerine  kazanç sağlarlar. Allah onların ticaretlerini kazançlı kılmasın ! “

( Hz. Enes radıyallahu anh’dan,  Râmuz’ül Ehâdis,  5739 )

“ Veylün li ümmeti” (ümmetimin vay haline) olarak tercüme edilmiştir ki,  (Vah vah), (çok yazık olacak) anlamlarına da gelir. Yani, Efendimiz sa.v bu tür bozuk âlimlerin ümmetini ifsad edeceğini görmüş ve husustaki endişe ve üzüntülerini  (Veyl) ifadesi ile dile getirmiştir.

Kötü âlimlerin diğer önemli bir  özelliği de âyet ve hadisleri  tefsir ederken, geçmişten günümüze kadar  yaşamış binlerce  Ehl-i Sünnet  ulemâsının   görüşlerini bir kenara iterek, bunlara kendi akıllarına  ve  bâtıl görüşlerine göre mâna vermeleridir. Oysa Peygamber Efendimiz’in bu husustaki uyarısı   çok açıktır:

“ Kim bilerek bana yalandan bir söz isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın. Kim de bilgisi olmadığı halde kendi görüşüne(fikrine) dayanarak Kur’an’la ilgili söz söylerse / (Kur’an’ı tefsir ederse), ateşteki  yerine hazırlansın.” (Tirmizi, Ebû Dâvud) .

Bundan dolayı  geçmiş  ulemâ âyet ve hadislere kendi görüşlerine göre mâna vermekten kesinlikle  sakınmışlar, ancak müctehid imamların , sahâbe ve dolayısıyla  Peygamber Efendimiz’in   açıklama ve uygulamalarını esas alarak  mâna vermişlerdir. En doğru ve güvenilir yol ise elbetteki böyledir. Oysa şimdi görüyoruz, dîni ilimlerdeki seviyesi yetersiz, Kur’ân’ı  Arapçasından bile okuyamayan  bazı kişiler ortaya çıkıp rahatlıkla “ Bana göre bu  ayetin  anlamı şöyledir” diyebilmektedirler ! Ne cesaret ! Bu bakımdan, Efendimiz  Aleyhisselâm  ümmetini  yine uyarmaktadır :

“Âhir zamanda ümmetimden öyle insanlar gelecek ki, ne sizin ne de babalarınızın  duymadıkları şeyleri anlatacaklar, onlardan şiddetle kaçının  “     (Râmuz, 3763 )

Bu hususta şu âyeti de zikretmek gerekir:

“ .. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak  (hakkı karıştırıp, insanları şüpheye sokarak, doğru yoldan ayırmak)  ve  onu tevil etmek (onu gönüllerine göre eğri büğrü mânalandırmak) için  hemen onun müteşâbih olanının  peşine düşerler (Kur’ân’ın  müteşâbih ayetleri ile  uğraşır dururlar).  Halbuki onun tevilini (gerçek mânasının ne olduğunu)  ancak Allah bilir ..  “

(Âl-i İmrân suresi, ayet 7’den)

( Muhkem ayetler, mânası açık olanlar ; müteşâbih ayetler ise, izâhı ve tevili gerekenlerdir). Yâni bu kişiler iman ve ibadet esaslarının, fıkhın  ana kurallarının  bildirildiği muhkem ayetler ile meşgul olmak ve  bu konularda halkı aydınlatmaya çalışmak yerine, müteşabih ayetler ile uğraşırlar çünkü niyetleri hâlis değildir,  kalplerinde eğrilik vardır, o ayetlere  kendilerine göre mâna vererek zihinleri bulandırmak  veya çıkar sağlamak , kısacası  fitne çıkarmak isterler.. Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur:

“ Benim ümmetimden öyle bir kavim vardır ki kötü hurmayı saçtıkları gibi Kur’ânı saçarlar. Onu gerçek tefsirinden başka bir şekilde tefsir ederler “    Suyuti,   R. Furkan 3/347

Büyük âlim ve veli, ikinci bin yılın müceddidi İmam Rabbani hz.leri Mektubat isimli eserinin  53.üncü Mektubunda bu tür kişiler için  şöyle demektedir:

“ İnsanların saadeti  âlimlerin elinde olduğu gibi, insanları felâkete, Cehenneme sürükleyenler de, din adamı şeklinde görünen  din düşmanlarıdır. Din adamlarının iyisi, insanların en iyisidir. Dîni dünyevi emellerine âlet eden, herkesin  imanını bozan din adamı da, dünyanın en kötüsüdür. İnsanların saadeti ve felaketi, doğru yolu bulmaları veya yoldan çıkmaları, din adamlarının elindedir…”

Aynı eserin 33.üncü Mektubunda ise şöyle demektedir:

“ Dünyâyı seven din adamları ise  hakîkatta dünya adamlarıdır. Kötü âlimler bunlardır. İnsanların  en alçağı bunlardır. Din, îmân hırsızları bunlardır. Hâlbuki bunlar, kendilerini  din adamı, âhiret adamı ve insanların en iyisi sanır ve tanıtır. Sûre-i Mücâdele de:

“ Onlar, kendilerini müslüman sanıyor. Onlar son derece yalancıdır. Seytan onlara musallat olmuştur. Allah-u teâlâyı hatırlamaz ve  ismini ağızlarına almazlar. Şeytana uymuşlar, şeytan olmuşlardır. Biliniz ki, şeytana uyanlar ziyân etti. Ebedî saadeti  bırakıp sonsuz azâba atıldı “

meâlindeki âyet-i kerîmeler  (Mücadele, 18-19)  bunlar içindir.

Büyüklerden biri  şeytanı boş oturuyor, insanları aldatmakla uğraşmıyor görüp, sebebini sorar. Şeytan cevab  olarak, (Zamânın din adamı geçinen  kötü âlimleri, insanları yoldan çıkarmakta, bana o kadar yardım ediyor ki, bu mühim işi yapmama lüzûm kalmıyor) demiştir. Doğrusu, zamanımızda İslâmiyetin emirlerini yapmaktaki gevşeklikler ve insanların dinden yüz çevirmesi, hep din adamı perdesi altında söylenen sözlerden, yazılardan ve bu adamların bozuk niyetlerinden dolayıdır.

Dünyâya gönül kaptırmayan, mal, mevki,  şöhret kazanmak, başa geçmek sevdâsında olmıyan din âlimleri ise, âhiret adamlarıdır. Peygamberlerin  “aleyhimüsselâm” vârisleri, vekîlleridir. Insanların en iyisi bunlardır. Kıyâmet günü, bunların mürekkebi, Allahu teâlâ için cânını veren şehîdlerin kanı ile tartılacak ve mürekkeb, daha ağır gelecekdir. (Âlimlerin uykusu ibâdetdir) hadîs-i serîfinde medh edilen, bunlardır. Âhıretdeki sonsuz nimetlerin güzelliğini anlayan, dünyânın çirkinligini ve kötülüğünü gören, âhiretin ebedî, dünyânın ise fânî geçip tükenici oldugunu bilen onlardır. Bunun için kalıcı olmayan, çabuk değişen ve biten seylere bakmayıp, bâkî olana, hiç bozulmayan ve bitmeyen güzelliklere sarılmışlardır“.          (Mektûbat, 33.üncü Mektub, İmam Rabbâni)

Dikkat edilirse, kendisi de büyük âlim ve velî olan İmam Rabbani hz.leri kötü âlimlerin en temel vasfı olarak dünya sevgisi, yâni mal, makam, riyâset (baş olma) ve dünya menfaatleri peşinde olmayı gösterdikten sonra, böyle kimseler için  “İnsanların en alçağı bunlardır. Din, îmân hırsızları bunlardır”  buyurmaktadır. Çünkü bu tür kötü âlimlerin insanlara büyük zararı olur, hatta o kadar ki, insanların imanını bozup dinden bile çıkarabilirler.

Ahmed Mahmud Ünlü (Cübbeli) Hocaefendi  günümüzdeki bu tür bozuk ilahiyatçıların – hepsini olmasa bile  bir çoğunu- ortaya çıkarmış ve onların ortaya attığı  bâtıl fikirler hakkında  Kur’ân ve Sünnet’e dayanan ilmi reddiyeler yazmıştır. Kendisinden Allah (c.c) râzı olsun. Ayrıntılı  bilgi için oraya bakılabilir:

https://www.cubbeliahmethoca.com.tr/tr/reddiyeler

(R.A, Haz. 2025)