“ Rabbin şöyle emretti: Sadece Allah’a ibadet  edeceksiniz. Anne  ve babanıza iyi  davranacaksınız. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “of !” bile deme ! Onları azarlama, onlara saygı ile hitap et! Onlara merhamet ederek tevâzu kanatlarını aç da: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, sen de onlara öyle merhamet  et, de ! ”    (İsrâ suresi, ayetler 23-24)

 

Allah-u  Teâlâ  hazretleri yine buyuruyor ki:

“Biz insana anne ve babasına iyi davranmayı emrettik ..”   (Lokman suresi, ayet 14)

 

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hz.leri de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır :

“Anne ve babasına veya onlardan birine yaşlılık günlerinde yetişip de Cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!“   (Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan, Müslim, Birr; Riyâzus Sâlihin , 319)

 

Görülmektedir ki, yaşlı ana babaya hizmet kişinin Cennete girmesine vesile olmaktadır. Bu büyük fırsatı kaçırıp da yaşlı anne veya babasını huzurevlerine götürüp terk edenlere  artık ne demeli, bilemem.. Anne babasına kötü davrananların cezası daha dünyada iken verilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Allah Teâlâ günahlardan dilediğinin cezasını kıyamet gününe erteler. Anne babaya karşı olan isyan müstesna. Onun cezasını ölmeden evvel dünyada peşin verir”    (Râmuz’ül EHâdis , 4239)

 

Rivayet olunur ki,  bir gün Musa aleyhisselâm Allah’u Teâlâ’ya münacaat ederek cennetteki arkadaşının kim olacağını kendisine tanıtmasını ister, Cenâb-ı Hak şöyle hitap eder:
“Senin cennetteki arkadaşın filan beldedeki  ..  isimli gençtir.”

Hz. Musa o genci bulmak için oraya gittiğinde onun kasaplık yapan biri olduğunu görür.

Hz. Musa onu takip etmeye başlar ki, hangi amel ile böyle büyük bir makamı elde ettiğini öğrenmiş olsun.. Akşama kadar bekler, fakat onun için önemli olan ve böyle bir makama onu layık kılacak bir ameli göremez.

Akşam olunca, genç dükkanını  kapatıp eve gitmek istediğinde Hz. Musa kendini tanıtmadan, o gençten, kendisini misafir etmesini ister. Hz. Musa bu vesileyle gece boyunca da gencin iyi amellerini takip etmeyi amaçlamaktadır. Genç, Hz. Musa’nın isteğini kabul edip, onu evine götürür.. Eve geldiklerinde, gencin her şeyden önce yemek yaptığını, daha sonra evde bulunan ve eli ayağı felçli olan ihtiyar bir kadının yanına gelerek,  büyük bir sabır ve şefkatle yemeği ona yedirdiğini, sonra elbisesini değiştirdiğini, ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı olduğunu, sonra da özel yerine yatırdığını görür.

Hz. Musa o gece sabaha kadar gencin normal dini vazifeleri dışında olağan dışı  bir amel, ibadet, münacaat göremez.

Sabah olduğunda ise yine genç evden çıkmadan yaşlı  kadının yemeğini yedirir, diğer işlerini, ihtiyaçlarını gidermede şefkatle ona yardımcı olur ve vedalaşarak, ikisi evden çıkarken Hz. Musa gence sorar;  “Yaşlı annen, sen ona yemek yedirirken, gözlerini göğe dikerek ne söylüyordu?”

Genç şu cevabı verir: “Annem, ben ona hizmet ettiğim zaman benim hakkımda hep  şöyle dua eder :   “ALLAH’IM , OĞLUMUN BU HİZMETLERİNİN KARŞILIĞINDA CENNETTE ONU HZ. MUSA’YA KOMŞU EYLE ..”

Hz. Musa gence sarılır: “Musa benim ; Allah, annenin dualarını kabul buyurdu“ der, sonra da vedalaşarak ayrılırlar.

 

Sahâbeden Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anh anlatıyor :

Bir gün Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) bir şahıs geldi ve “Ey Allah’ın Resûlü, mükafatını Allah’tan dilemek üzere hicret ve savaş için emrinize girmek istiyorum” dedi.

Peygamberimiz:  “Annen ve babandan sağ olan var mı ?” diye sordu.

Adam “evet ikisi de sağdır” dedi.

Peygamberimiz; “Sen Allah’tan ecir mi istiyorsun ?” diye tekrar sordu..

Adam “evet hicret ve savaşla, Allah’tan ecir istiyorum” dedi.

Peygamberimiz; “öyleyse annene ve babana dön de onların gönüllerini al, umduğun mükafat onlara hizmet etmektir” buyurdu.              (Buhari, Cihad ;  Müslim, Birr ; Riyâzus Sâlihin 323)

 

Dinimiz “ana baba hakkı”na o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar, yine onlara iyi davranmasını ve hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir  (Dînen büyükanne-büyükbabalar ve kayınvalde-kayınbabalar da anne-baba hükmündedir). Yaşlıların kıymetini bilelim; namazlı, niyazlı, ağzı dualı bir büyüğün evde bulunması o ev halkı için büyük bir nimettir;  berekettir. (Hadis-i şerif:  “Bereket büyüklerinizle beraberdir“  (Ramuz, 42). Yazımızı başka  bir hadis-i şerif ile bitiriyoruz:

Ebû Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :

“Hiçbir evlad babasının hakkını ödeyemez. Şayet onu köle olarak bulur ve satın alıp  âzâd ederse, babalık hakkını ödemiş olur.“

(Riyazüs Sâlihin 315,  Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizi)

Dinimizce ana hakkı baba hakkından daha üstün olduğuna göre, artık kişi düşünmelidir, ana hakkı nasıl ödenebilir ? Anne babamızı onlar öldükten sonra da unutmamalı, arkalarından Kur’ân ve dualar göndererek, onlar namına hayır hasenât yaparak ruhlarını şâd etmeliyiz.

Cenâb-ı Hak bizleri ana babası başta gelmek üzere tüm büyüklerine güzel hizmetler yapıp da, bu vesileyle cennetine girebilen kulları zümresine dahil eylesin. Âmin.

(R . A , Nisan 2016)