Kur’ân-ı Kerîm’de Kıyamet (Mahşer) gününe çeşitli isimler verilmiştir. Bunlardan biri de ayırma, hüküm verme anlamlarına gelen Fasl günüdür:
“ İşte bu Fasl (Hak ile bâtılı ayırma, hüküm verme ) günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya topladık “ (Mürselât suresi, ayet 38)
Fasl’ın lügat anlamı “ayrılma, ayrılık“ demektir. Bu bakımdan, bir kitabın bölümlerinden her birine de (fasıl) denir. Kıyâmet (Mahşer) gününün bir ismi de Fasl = ayırma (hüküm verme) günüdür. Oradaki ayrıştırma ise Allah-u Teâlâ’nın vereceği hükme göre olacaktır.
Bu dünya geçici bir imtihan mahalli olduğu için burada mümin-kâfir, iyi-kötü, günahkâr-günahsız, zâlim-masum, … v.b. herkes bir arada bulunmaktadır. Yani bir ayrıştırma yoktur, Cenâb-ı Hakk hikmeti icabı bu dünya hayatını böyle takdir etmiştir. Ancak âhirette durum değişecektir. Kıyâmet (Mahşer) günü ilk insan olan Hazret-i Âdem’den o âna kadar gelmiş geçmiş tüm insanlar, yani milyarlarca insan Allah-u Teâlâ’nın emri ile diriltilecek ve dünya hayatında yaptıklarından hesaba çekilmek üzere – ayet-i kerime’de belirtildiği üzere – Mahşer meydanında bir araya toplanacaklardır. İşte orada Hakk Teâlâ hz.leri kişinin imanını ve dünya hayatında yaptığı amelleri esas alarak tek tek herkes hakkında hükmünü verip insanları ayrıştıracaktır. Bu ayrıştırma sırasında kişiye anne- babasının, eşinin, diğer yakınlarının veya makam- mevki-mal-mülk sahibi olmasının bir faydası olmayacaktır. Fayda veren şeyler ancak iman ve sâlih ameldir:
“ Kıyamet gününde yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı fasl eder (ayırır). Allah, yaptıklarınızı görendir ” (Mümtehine suresi, ayet 3)
Bu husus Kur’ân-ı Kerîm’de daha başka ayetlerde de beyan buyurulur. Misal olarak:
“ Allah pis olanı, temizden ayıracaktır “ (Âl-i İmran, ayet 179’dan)
Allah-u Teâlâ müşrik-kafirlerin pis olduğunu Tevbe suresi 28.inci ayetinde beyan buyurmaktadır. Çünkü şirk ve küfür fıtraten temiz yaratılan insan cevherini kirletir ve bozar. İşte müşrik, kafir ve münafıklar -yakınları bile olsa- Kıyamet gününde müminlerden ayrılacaklardır. Ayrıştırmadaki temel kriter imandır.
Yâsin suresinde ise Cenâb-ı Hakk’ın kıyamet günü müşrik, kâfir ve günahkarlara hitâben:
“ Ey mücrimler (suçlular), bugün (müminlerden) ayrılın! ” (Yâsin, 59)
şeklinde emir buyuracağı beyan olunmuştur. Kişinin böyle bir emre muhatap olmaktan çok korkması lâzımdır, çünkü bunun arkasından Cehenneme sevkler başlayacaktır. Buna mukabil iman edip sâlih amel işleyenler ise:
“ Sürekli kalmak üzere Cennete giriniz “ (Zümer, 73)
şeklindeki şefkatli bir hitaba mazhar olacaklardır. İşte, bunun için çalışmak lâzımdır.
Allah-u Teâlâ Rûm suresi 14.üncü ayetinde ise şöyle buyurmaktadır:
“ Kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkârcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır ”
Tefsirdeki açıklama: Allah-u Teâlâ mahşerde ve yeniden dirilme sırasında müminin yüzünün ak, kafirin yüzünün siyah olmasıyla; müminin kitabının sağından, kafirin kitabının solundan verilmesiyle; müminin sevab mizânının ağır gelmesi, kafirin hafif gelmesi; müminin nur, kafirin zulmet içinde olmasıyla; müminin ayağının Sıratta sâbit, kafirin ayağının Sırattan kaymasıyla ve daha diğer hususlarda müminin kafirden ayrılacağına işaret etmektedir.
Bu ayet-i kerimeyi takip eden 15. ve 16.ıncı ayetlerde ise, insanların Cennetlikler ve Cehennemlikler şeklinde ayrıştılacağı şöyle beyan buyurulmaktadır:
“ İman edip salih ameller işleyenler, onlar cennetlerde nimetlere ve sevince mazhar olacaklardır. İnkar edenler, ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar (kâfirler) ise, işte onlar azapla yüzyüze bırakılacaklardır “
Görüldüğü üzere bu ayrıştırmanın en başta gelen, yani temel unsuru imandır. İmanın zıddı ise inkâr, yani küfürdür. Bu âlemde bir arada yaşayan iman ehli ile küfür ehli, artık âhirette ayrıştırılacaklar ve herkes kendisine tahsis edilen kalıcı yurduna gönderilecektir. İman ehlinin kalıcı yurtları Cennet, küfür ehlinin kalıcı yurtları ise Cehennemdir. Âyetlerle sâbit olan bu husus, Âdem aleyhisselam’dan beri gelmiş geçmiş tüm insanlara uygulanacak İlâhi bir kuraldır. Ruhu’l Beyan tefsirinde şöyle yazmaktadır:
“ İman ve küfür kalbin vasıflarıdır. İman ve küfür bir kalbde bir araya gelmediği gibi onların ehli de bir yurtta bir araya gelmezler. Onların arasını ayıran perde marifet ehlinin bildiği üzere her ne kadar şimdi (bu dünyada) mevcut olsa da, o mânevidir. Kıyamet günü olduğunda görünür ve hissedilir olacaktır ” . Ve yine:
“ Hesaptan sonra müminler ve kafirler Cennete ve Cehenneme ayrılırlar, bir daha asla bir araya gelmezler. Hasan Basri (r.h.) şöyle demiştir: “ Dünyada beraber bulunmuş idiyseler de kıyamet gününde mutlaka ayrılacaklardır. Müminler yücelerin yücesinde (a’lâ-yı illiyin), kafirler aşağıların aşağısında (esfel-i sâfilin) olacaktır. Birincisine türlü türlü sevap, diğerine çeşit çeşit ceza vardır. Topluluğun biri devlet ve saadete ermiş, naz ve nimet içinde; diğer topluluk ise ayrılık ateşinde erimektedir. “ (Ruhu’l Beyan)
Kısacası Fasl (ayırma, hüküm) gününün esas amacı -Yûnus suresi 4.üncü ayetinde belirtildiği üzere kâfir, zâlim ve münâfıkları cezalandırmak; buna mukabil iman edip sâlih amel işleyenlere de mükafatlarını vermek içindir. O gün herkese kazandığı tam olarak verilip, kimseye en ufak bir haksızlık yapılmaz (Âl-i İmran suresi, ayet 25). Kâfirlerin dünyadaki saltanatları bitmiş, onlar için artık ebedi azab başlamıştır. Mümin ve sâlih kulların ise dünyadaki çile ve sıkıntıları artık bitmiştir. Cenâb-ı Hakk onları Cennetlerine koyup sonsuza kadar rahmani tecellilerine mazhar edecektir.
Bu husus – Kur’ân-ı Kerim’de birçok yerde olduğu vechile – Zümer suresinin sonlarında da beyan buyurulur. İnkâr edenler (kâfirler) zümer halinde (bölük bölük) Cehenneme sevk edildikleri zaman, görevli melekler onlara:
“ Size içinizden, Rabbinizin ayetlerini okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşmaktan korkutan peygamberler gelmedi mi ? “ diye soracaklar ve “ Evet, geldi ” şeklindeki itirafları üzerine onlara Cehennem kapılarını açarak içeri alacaklardır (Zümer suresi, ayetler 71-72) .
Buna mukabil:
“ Rablerinden sakınanlar da zümer halinde (bölük bölük) Cennete sevk edilmişlerdir. Nihayet oraya vardıkları zaman, kapıları açılmıştır ve bekçileri onlara: Selâmun aleyküm (Selâm size), tertemiz oldunuz! Artık ebediyyen kalıcı kimseler olarak buraya girin! derler ”. (Zümer suresi, ayet 73)
Bunun üzerine onlar da Allah-u Teâlâya hamd ederek Cennete girerler. (Zümer suresi, 74-75)
Ne güzel bir son ve -ebedi hayat için- meleklerin selâm (esenlik) temennileri ile başlayan ne güzel bir başlangıç!
Allah-u Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinden bizleri de, meleklerin selâmı ile karşılanıp Cennete alınan zümreye dahil eylemesini niyaz ederiz.
Âmin ve sallallâhu ala seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve ala âlihi ve sahbihi ecma’in..