Kur’ân-ı Kerîm’de geçmiş peygamberlerin hayatlarından ibretlik kıssalar anlatılır. Bunların amacı tarih dersi vermek değildir, yaşanmış bu olaylardan ders ve ibret alıp aynı yanlışlara bizlerin düşmemesi içindir.
Şuayb aleyhisselam günümüzden yaklaşık 3800 yıl önce Mısır ile Filistin arasında , Sinâ yarımadasının kuzeyinde ve doğusunda kalan bölgede yaşamış olan Medyen ve Eyke halklarına gönderilmiş olan bir peygamberdir. Medyenliler bolluk ve refah içinde yaşamalarına rağmen helal haram demeden her türlü kazancı meşru sayarlar, hakka hukuka riayet etmezler, adaletle hareket etmezler, Hz. Şuayb gibi iman edenleri ve doğru söyleyenleri ise ülkeden sürmekle tehdit ederlerdi. Kendilerine bol nimetler veren Allah Teâlâ’ya kulluk etmek akıllarına bile gelmez, atalarından gördükleri yanlış yol üzerinde yürüyüp giderlerdi (Bu yönleriyle Medyen ahalisinin yaşayışı günümüz toplumlarına çok benzemektedir). Şuayb aleyhisselam onlara ahiret gününe iman etmelerini ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmamalarını söyledi . Özellikle dürüstlük ilkesi üzerinde durdu. Kişinin insan ilişkileri alanında dürüst olmadıkça Allah’a karşı dürüst olamayacağını anlattı. O’nun böyle uyarılarına karşı “Biz atalarımızdan gördüğümüz yoldan vazgeçmeyiz, mallarımıza da (helal haram’a bakmadan) dilediğimiz gibi tasarruf ederiz, sen bize karışma” şeklinde cevap veriyorlardı.
Cenâb-ı Hakk ihmal etmez, imhal eder (mühlet verir). Yani yanlış yapanların yanlışları yanlarına kâr kalmaz, doğru yola girmeleri için kendilerine bir fırsat, belli bir süre verilir. Bu süre zarfında doğruya dönmeyip de yanlışlara devam ederlerse, o zaman ceza gelir. Özellikle, inkâr etmekle yetinmeyip inananlar üzerine baskı kuran ve toplumda türlü kötülüklerin yayılmasına öncülük edenlerin cezaları daha çabuk gelir. İşte, Medyenliler de kendilerine verilen süre dolunca bir sayha (korkunç bir ses ve bunun ardından gelen çok şiddetli bir deprem) ile helâk edildiler.
Şuayb aleyhisselam’ın kıssası Kur’ân-ı Kerîm’de beyan buyurulduğu şekliyle -özet olarak- ekte sunulmaktadır.