Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat demek , Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ve sahâbe’nin yolunda gitmek demektir. Başka bir ifade ile ehl-i sünnet, İslâm’ın Peygamber Efendimiz s.av tarafından anlatıldığı ve ashâb-ı kiram tarafından anlaşılıp uygulandığı en doğru hâlidir. Zira, Efendimiz aleyhisselâm bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur :
“Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrılmışlardır. Onlardan bir tanesi hariç, diğerlerinin tamamı cehennemdedir. Hristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Onlardan bir fırka hariç, diğerlerinin tamamı cehennemdedir. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri hariç, diğerleri cehennemdedir.“
Sordular : “Cehennemden kurtulmayı başaran bu fırka kimlerdir ? ”
Allah Resûlü buyurdu : ”Onlar benim ve ashâbımın yolu üzere olanlardır. “
( Tirmizi 2641, Ruhu’l Beyan 5/ 79 ve 1/ 95; Ruhu’l Furkan 4/74 Bu hadis-i şerifler dört sünen kitabında da yazılıdır.)
Peygamber Efendimiz’in gayba dair verdiği bu haber aynen çıkmıştır. Gerçekten müslümanlar yetmiş üç fırkaya ayrılmıştır. Bunlardan dalâlet ve bid’at üzere olan yetmiş ikisi tehlike üzeredir. Geriye kalan “ fırka-i nâciye” (kurtulan fırka) ise “ Ehl-i sünnet ve’l cemaat “ olanlardır. Bunlar Peygamber Efendimiz ve ashâbının inançlarını taşıyan, onların davranış , söz ve amelleri üzere olanlardır. Mezheb imamlarımız İmam Âzam , İmam Şâfi , İmam Maturûdi (ve diğerleri) başta gelmek üzere , hadis imamları (ör. Buhari, Müslim , ..), fıkıh âlimleri, tarikat pîrleri ve evliyaullah (ör. Nakşibendi hz.leri, Abdülkadir Geylani hz.leri, İmam Rabbani hz.leri, .. ) bu zâtların hepsi ehl-i sünnet vel cemaat yolunun büyüklerindendir. Bu zâtların sayesinde , hamd olsun ki , bugün dünyadaki müslümanların büyük çoğunluğu da ehl-i sünnet üzerindedir. Hadis-i şerifte yahudi ve hristiyanlardan birer fırkanın cehennemde olmaktan istisna edilmesi, onların neshedilmesinden (yani son peygamber olan Efendimiz aleyhisselâm’ın gelmesinden ) önceki zamana göredir. Neshedildikten sonra ise bütün fırkaları cehennemdedir.
Dikkat edilirse hadis-i şerifte , müslümanlardan yetmiş iki fırkanın Cehennem ateşinde azab göreceklerini bildirilmektedir ; Cehennemde sonsuz kalacaklarını bildirilmemiştir. Çünkü, Cehennemde sonsuza dek kalmak, imanı olmayanlar içindir. Cehenneme girecekleri bildirilmiş olan yetmişiki fırkaya ( Bid’at fırkaları) denilir, bunlar (Ehl-i Kıble) oldukları için bunlara kâfir denemez. Bunlar itikadları bozuk olduğu için Cehenneme girecekler ve itikadlarının bozukluğu oranında azab göreceklerdir. Ancak bunların içinde, dinde inanılması zaruri olan şeyleri (ör: farzları , mütevatir hadisleri) reddedenler varsa , onlar küfre düşerler. Yetmiş üçüncü olan fırka ise , itikadı bozuk olmadığı için Cehennem ateşinden kurtulacaktır. Ancak bu fırkanın içinde kötü işler yapanlar var ise ve bu kötü işleri tevbe veya şefaat ile afvolunmadı ise, bunların da günahları kadar Cehennemde yanmaları câizdir .
İşte bu bakımdan bir müslümana lâzım olan en önemli şey, (Ehl- Sünnet ) âlimlerinin kitaplarında bildirdikleri esaslar doğrultusunda , iman ve itikad sahibi olmaktır. Çünkü bir müslüman tek başına bu yolu bulamaz, ilmi yetersiz kalır. Kur’ân-ı Kerim’den murâd-ı İlâhiyi anlayan, hadis-i şeriflerden murâd-ı peygamberiyi çıkaran , Peygamber Efendimiz’in ve onun ashâbının yolunu bizlere bildiren, bu yolun esaslarını belirleyip değiştirilmekten ve bozulmaktan koruyan ehl-i sünnet âlimleridir. Kıyâmette kurtuluş yolu, bunların gösterdiği yoldur. Bu âlimlerin reisi ise mezheb imamımız olan ( İmam-ı Âzâm Ebû Hanife Numan bin Sâbit) hz.leridir. Evliyânın büyüklerinden Sehl bin Tüstûri der ki : “ Eğer Musâ ve İsâ -aleyhümesselâm’ın – ümmetlerinde İmam-ı Âzâm Ebu Hanife gibi bir zât bulunsaydı, bunlar yahudi ve hristiyanlığa dönmezdi (yâni dinleri bozulmazdı) . Bu büyük imam ile yüzlerce talebesinin ve bunların yetiştirdiği binlerce ulemâ ve evliyânın yazdığı kitaplar , ehl-i sünnet yolunu bütün dünyaya doğru olarak yaymış, tanıtmıştır.
Bugün dünyada en yaygın mezheb İmam Âzâm’ın mezhebi olan Hanefi mezhebidir. Hanefi mezhebinden başka Şâfi, Maliki ve Hanbeli’de ehl-i sünnet (’in fıkıh) mezheplerindendir. İtikad mezhepleri ise Maturidi ve Eş’âridir. İşte, bu imamlara tâbi olanların hepsi ehl-i sünnet ve’l cemaat yolunda olanlardır ki, günümüz İslam dünyasının – hamdolsun – kâhir ekseriyetini teşkil etmektedir. Bunların dışında kalan azınlık (yani ateşte olanlar) ise geri kalan yetmiş iki fırkadır ki,onlara (fırka-ı dâlle = dalâlette olanlar ) veya (Bid’at fırkaları) denilir. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur :
“Allah bid’at sahibinin ne orucunu, ne namazını, ne sadakasını, ne haccını, ne umresini, ne cihadını, hülasa ne nafilesini, ne farzını ve yaptığı hiçbir amelini kabul etmez de sonunda o kişi İslam’dan , hamurdan kılın çıktığı gibi sıyrılıp çıkar” (Râmuz’ül Ehâdis, 1267)
Bid’at fırkaları hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi için bkz: “ Bid’at Fırkaları ( Fırak-ı Dâlle) “.
EHL-İ SÜNNET VE’L CEMAAT YOLUNA UYMANIN GEREKLİĞİNE DÂİR KUR’ÂN VE HADİS’TEN DELİLLER
Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselâm’a itaat etmek ve onun yoluna ( sünnetine) uymak Allah’ın emri ile farzdır. Bu hususta çok sayıdaki ayet-i kerimenin bir kısmı şöyledir :
—( Resulüm !) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın (Âl-i İmrân suresi , 31 )
Hasen radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah s.av “ Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir” buyurdu. Sonra “ De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da siz sevsin” mealindeki bu ayet-i celileyi okudu (Ruhu’l Furkan). Bir sonraki ayet-i kerimede ise :
–“De ki : Allah’a ve Peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez” (Âl-i İmran, 32) buyrularak Hz Peygamber’e itaat emredilmektedir.
Ruhu’l Beyan tefsirinde zikredildiğine göre : “ ( Resulüm) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da siz sevsin” ayet-i celilesi inince , münâfıkların reisi Abdullah ibni Ubeyy’in arkadaşlarına : “Şüphesiz Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) kendine itaat etmeyi, Allah’a itaat gibi kabul ediyor ve bize hristiyanlar Meryem oğlu İsa’yı sevdikleri gibi kendisini sevmemizi emrediyor “ demesi üzerine Allah-u Teâlâ bu ayet-i celileyi indirerek kendisine itaat etmeyi resulüne itaat etmeye bağlamış ve o münafığın ortaya attığı bu şüpheyi gidermiştir. Şöyle ki, hristiyanların İsa aleyhisselâm’ı Allah’ın oğludur diye sevmeleri müşrik olmalarına sebep olmuş; müminlerin Efendimiz aleyhisselamı Allah’ın Resulü olduğu için sevmeleri ve ona itaat etmeleri ise, gerçek mânada muvahhid ve mu’ti ( Allah-u Teâlâ’yı birleyici ve O’na itaat edici) olmalarına vesile olmuştur. Zira Resulullaha isyan edilerek Allah’a itaat edilemez.
Bundan dolayı İmam Şafii (rahimehullah) : “ Resulullah s.av tarafından ortaya konduğu anlaşılan her emir ve nehiy, Allah Teâlâ hazretlerinin , Kur’ân-ı keriminde emrettiği veya nehyettiği şeyler gibi kesinlik ifade eder” buyurmuştur.
Sünnete uymanın gerekliliğini beyan buyuran diğer ayetler şöyledir:
–“ Peygamber size ne verdiyse (neyle emrettiyse) onu alın, ve sizi neden yasakladıysa ondan sakının “ ( Haşr suresi, ayet 7) .
–“ Ey iman edenler ! (Peygamber) size hayat verecek şeylere sizi davet ettiği zaman Allah’a ve Resûlüne icabet edin ! (Enfal suresi, 24)
–“Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur “ (Ahzab, 71)
Efendimiz aleyhisselam’a tâbi olmanın zıddı olarak, ona muhalefet edenlerin çok büyük bir belâya çarpılacaklarını ve onun davetine icabete etmeyenlerin ancak keyiflerine uyduklarından büyük bir sapıklık içinde olduklarını ise şu ayetler beyan etmektedir:
—“Allah Resûlünün emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belânın çarpmasından , yahut acı bir azâbın uğramasından sakınsınlar “ (Nûr suresi, 63 )
–“Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur” (Ahzab, 36 )
— “ Eğer sana icabet etmezlerse bil ki, onlar ancak kendi heveslerine uymaktadırlar. Allah’dan bir hidayet olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir ?” (Kasas suresi, 50)
—“Artık kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki ona, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır” (Cinn suresi, 23)
—“ Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı , elbette onları dünyada (başka şekilde) cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için Cehennem azabı vardır. Bu onların Allah’a ve Peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır ..” ( Haşr suresi, 3. ve 4.üncü ayetler)
PEYGAMBER EFENDİMİZE sa.v İTAATIN GEREKLİ OLDUĞUNU VE :
“Biz sadece Kur’ân da bulduğumuza uyarız” DİYENLERİN NE KADAR BÜYÜK BİR YANLIŞLIK İÇİNDE OLDUKLARINI BEYAN EDEN AYET ve HADİSLER
–“ Kim Peygambere itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur “ (Nisa suresi, 80 )
–“ Ey iman edenler ! Allah’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan ulü’l emre (idarecilere) de itaat edin “ (Nisa suresi, 59 )
–“ Sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü umanlar, Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın Resûlünde en mükemmel örnek vardır “ (Ahzab suresi, 21)
–“ Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp , sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar “ ( Nisa suresi, 65)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur : “ .. Size herhangibir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız . Bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüzün yettiği ölçüde yerine getiriniz ” (Buhari, Müslim, R. Salihin 158)
Yine, Ebu Hureyre r.anh’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz s.av şöyle buyurmuşlardır : “ Size ne emrettiysem onu hemen alın ! Sizi neden nehyettiysem ondan hemen vazgeçin ! “ (İbn-i Mâce, Ruhul Furkan c. 12, s. 364)
Yine, Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem : “ Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak imtina edenler (girmekten çekinenler) giremeyeceklerdir “ buyurdu. Ashab-ı kiram : “ Ya Resulullah! Kimler imtina edecekler ?” diye sordular. “Her kim bana itaat ederse cennete girecektir. Her kim de bana âsi olursa, o da (davetimi kabulden ve emirlerime itaatten) çekinip imtina etmiş olur ( ve cennete giremez) (Buhari, Ahmed bin Hanbel), Riyâzüssalihin 160)
Başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur :
“ Sözün en hayırlısı Allah’ın Kitâbıdır ( Kur’ândır). Yolun en hayırlısı da Muhammed’in yoludur (Müslim, Cum’a)
Yine, bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur :
–“ Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana başkaldıran Allah’a başkaldırmış olur . “ Ramuz’ül Ehâdis 5021
Ubeydullah İbni Ebi Râfi radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu : “Herhangi birinizi koltuğuna yaslanmış olup benim emrrettiğim veya yasakladığım bir husus ona intikal edince (umursamadan) : Bilemeyiz (Kur’andan başka bir şey tanımayız ve tâbi olmayız). Biz Kitabullahda ne bulduksa ona tâbi olduk (artık hadis’e tâbi olmayız) söylerken bulmayayım ! (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mâce)
Bu kişiler , hadis-i şerifleri inkar edip, sadece Kur’ânda bulduklarımıza uyarız demekle, Kur’ân-ı Kerimi de inkar ettiklerini bilmeyecek kadar cahildirler , çünkü Kur’an-ı Kerim Allah-u Teâlâ’ya itaatı emrettiği her yerde , Peygamberine de itaatı emretmektedir..
Yukarıda belirtilenler haricinde, Peygamber Efendimiz’ e itaatı emreden diğer bazı ayet-i kerîmeler şöyledir :
–“ Allaha itaat edin ve Peygambere de itaat edin .. Eğer ona ( Hz Peygambere) itaat ederseniz hidayete (doğru yola) erersiniz ” (Nur suresi, 54 )
–“ Namazı kılın, zekatı verin, Peygambere itaat edin ki merhamet göresiniz” (Nur , 56)
— Her kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir” (Nur suresi , 52)
–“ Allaha itaat edin , Peygambere de itaat edin ve (ona muhalefetten ) sakının ! ”
(Mâide suresi, 92)
–“Kim Allaha ve Resul’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddikler, şehidler ve salihlerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır ! (Nisa suresi, 69)
–“Kim Allah’a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı azab vardır” (Nisa suresi, 14)
–“ Şüphesiz ki sen doğru yola, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın yoluna götürüyorsun “ (Şûrâ suresi, ayetler 52-53 )
—“Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır “ (Mücadele suresi, 13)
—“Allah’a itaat edin, Peygamber’ e de itaat edin . Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir uyarıdır “ (Teğabun suresi, 12)
Görüldüğü üzere hazret-i Peygamber s.av Efendimize itaat, çok sayıda Kur’ân ayeti ile Allah Teâlâ’nın emridir. Ona itaatin şekli ise, onun sünnetini öğrenmek ve tatbik etmektir.
Peygamber Efendimiz’in sünnetini kendi hayatında uygulamayan bir kişinin , ona itaat ettiğini söylemesi ne derece doğrudur ?
SAHÂBAYE UYMANIN GEREĞİNİ BEYAN EDEN BAZI AYETLER :
“Ve’l cemaat “ ifadesinden kasıt ise sahabe-i kiram hazerâtıdır. Çünkü Peygamber Efendimiz’in cemaati onlardır. Ayet-i kerîme de buyuruldu ki :
“Eğer onlar sizin inandığınız gibi inanırlarsa ,muhakkak doğru yolu bulmuş olurlar .Eğer yüz çevirirlerse, şüphe yok ki onlar büyük bir ayrılık içindedirler ” (Bakara suresi, 137)
Bu ayette (siz) den kasıt Hz Peygamber Efendimizle birlikte, sahabelerdir. Ayet-i kerimede “onlar sizin inandığınıza, sizin gibi inanırlarsa” buyurularak , Efendimiz aleyhisselam’a tâbi olan sahabenin iman ve itikad yolunun en doğru yol olduğu beyan edilmektedir.
Bu ayet-i kerimenin Ruhu’l Furkan tefsirindeki açıklamasında “onlar” dan kasdın hem yahudi, hristiyan ve sair din ; hem de Mutezile, Şia , Cebriyye, Kaderiye gibi batıl mezhep mensupları olduğu yazılmaktadır. Çünkü ayet-i kerimede ( siz) olarak hitap edilenler Hz Peygamber s.av Efendimiz ile onun ashabıdır. Dolayısıyla , Kıyamete kadar onların inancı gibi inanıp, amelleri gibi amel edenler onlara hakkıyla tâbi olduklarından hidayet üzere olmuş olurlar ki ” Ehl-i Sünnet ve’l cemaat” bunlardır. Efendimiz aleyhisselam ve ashabından sonra onların itikadına muhalif olarak zuhur eden bütün fırkalar ( topluluklar) ise batıldır ; hidayetten ayrılık içinedirler.Onun için Cenab-ı Hak, Efendimiz aleyhisselam ve ashabına hitaben : “Eğer onlar sizin inandığınız gibi inanırlarsa, muhakkak hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, onlar ancak (Hak’dan ) büyük bir ayrılık içindedirler” buyurmaktadır.
–“ Şüphesiz ki bu , benim dosdoğru yolumdur. Artık siz ona uyun ! ( Başka aykırı) yollara uymayın. Sonra ( o yollar) sizi O’nun (Allah’ın ) yolundan ayırırlar ..” (Enam suresi, 153)
İmam Semerkandi’nin beyanına göre , ayette bahsedilen bu yol Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat yoludur. Nitekim Abdullah ibni Mesud radıyallahu anh’ın şöyle anlattığı rivayet edilmiştir :
”Bir kere biz Resulullah sallalahu aleyhi ve sellem in yanında bulunuyorken mübarek eliyle düz bir çizgi çizip : ” İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur” buyurdu. Sonra o çizginin sağından ve solundan çizgiler çizerek :” İşte bunlar, (ayet-i kerimede uyulmaması emredilen) yollardır. Bu yolların her birisinin başında, mutlaka o yola ( girilmesi için) davet eden bir şeytan mevcuttur ” buyurduktan sonta : “ Şüphesiz ki bu, benim dosdoğru yolumdur. Artık siz ona uyun ! Yollara uymayın. Sonra ( o yollar) sizi O’nun yolundan ayırırlar ” ayet-i kerimesini okudu. (Ruhu’l Furkan 12/ 363)
SAHÂBEYE UYMAYI EMREDEN BAZI HADİSLER
Sahabeden Irbâz ibni Sâriye radıyallahu anh şöyle anlatmıştır :
Bir kere Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem (sabah namazını kıldırdıktan sonra yüzünü )bize dönüp öyle bir vaazda bulundu ki, ondan gözler aktı, kalpler korktu. O zaman biz : “ Ey Allah’ın Resûlü ! Bu öğüt , sanki veda etmek üzere olan birinin öğüdüne benziyor , o halde bize bir tavsiyede bulun, dedik. Bunun üzerine :
“Size , Allah’a çok saygı duymanızı, başınıza Habeşli köle bile emir (yönetici) olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. İçinizde, benden sonra yaşayan çok ihtilaf görecektir. O durumda size gereken, benim sünnetime (yoluma) ve doğru yola ulaştırılmış hulefâ-yi râşidin’in sünnetine tâbi olmanızdır. Bu sünnetlere azı dişlerinizle sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır “ ( Riyâzüs Sâlihin, 159 , Ruhu’l Furkan 9/211 ve 12/ 364)
Hadisi-i şerif’te “azı dişlerinizle sarılınız” deyimi ile bir benzetme yapılmıştır . Yâni, nasıl ki azı dişleriyle sımsıkı ısırdığı bir şeyi kişinin ağzından almak mümkün değilse, ( Benim ve râşid halifelerimin sünnetlerine öyle bir sarılınız ki, kimse onları sizden alamasın ) , anlamına gelmektedir.
Bid’at ise, Peygamber Efendimiz s.av ve dört halife ( hulefâ-yi râşidin) döneminde bulunmayıp da, dinimizde sonradan meydana çıkarılan , uydurulan, inanışlara, sözlere ve âdetlere denir. Bid’at fırkaları hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi için bkz: “ Bid’at Fırkaları ( Fırak-ı Dâlle) “.
Evliyaullah , bu ihtilafın meydana geldiğini ve Hz Mehdi ve İsâ aleyhisselam’ın ineceği güne kadar da devam edeceğini bildirmişledir.
İbni Abbas radıyallahu anh’dan rivayet edilen başka bir hadis-i şerifte ise , Resululah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur :
“Size Allah’ın kitabından her ne verildiyse, amel onunladır (ona göre amel etmeniz gerekir). Kimse için onu terketmekte bir özür yoktur (kimse onu terketmek için bir bahane bulamaz). Allah’ın kitabından (bir mesele hakkında bir ayet veya bir hüküm )bulunmazsa, benim tarafımdan geçmiş olan bir sünnet (benim tarafımdan açıklanmış hadislerle amel etmeniz gerekir).
Eğer ( bir mesele hakkında) benim tarafımdan bir sünnet yoksa ( bir şey açıklanmamışsa), ashâbımın dediği ( sizin için delildir), zira benim ashâbım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisinin sözünü alırsanız hidayete erersiniz. Ashâbımın ihtilafı ( bir mesele hakkında görüşlerinin ayrılığı) da sizin için bir rahmettir. ( Deylemi, Ruhu’l Furkan 4/ 77)
Mâlumdur ki, dini hükümlerin bir kısmı Kur’ân-ı Kerimde ayrıntılı olarak açıklanmamıştır. Mesela Kur’ân da “Namazı kılın , zekatı verin ! ” emirleri vardır. Ancak beş vakit namazın nasıl kılınacağı , rükünlerinin ne şekilde olacağı veya zekatın hangi mallardan ve hangi oranda verileceği açıklanmamıştır. Dolayısıyla, dinle ilgili hükümlerin açıklanması , onların bir kısmını nas (âyet) olarak, diğer kısmını da Hazret-i Peygamber s.av’e ittiba ve itaati emrederek sünnete havale yoluyla olmaktadır. Peygamber Efendimiz s.av hakkında :
“O heva ve arzusuyla konuşmaz” ( Necm suresi, ayet 3)
buyurulmuştur . Resulullah s.av icmâya teşvik ederek , ümmetinin ashâbına tâbi olmalarından razı olarak şöyle buyurmuştur : “ Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız sizi hidayete erdirir” (Acluni) . Onlar ictihad ettiler, kıyas yaptılar ve ictihad yollarını hazırladılar. Böylece sünnet, icma ve kıyas Kitabın açıklanmasında en büyük yardımcı oldu.
Amr ibni’l Âs radıyallahu anh, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işitmiştir : “ Bir hakim hükmedeceği zaman ictihad eder (hakkı arayıp hükmeder de) sonra bu hükmünde isabet ederse, o hakime iki ecir (hakkı aramak ve isabet etmek sevabı) vardır. Eğer hakim hükmedeceği zaman hakkı ictihad edip arar, fakat sonunda hata ederse, bu hakime de bir ecir (hakikatı arama sevabı) vardır . ( Buhari, Ruhu’l Furkan, 4/77)
Ömer ibni Abdülaziz’in : ” Peygamber Efendimiz ashâbının ihtilaf etmemelerini sevmem, zira onlar ihtilaf etmeselerdi hiçbir ruhsat meydana gelmezdi” dediği nakledilmiştir.
Konu ile ilgili hadisi-i şerifler ve rivayetlerden anlaşıldığı üzere, ihtilafları rahmet olan kişiler, başta sahâbe-i kirâm’ın içersinden içtihat derecesine ulaşan seçkin zevat ve ehli sünnet vel cemaat âlimlerinden , ictihat derecesinde onlara ortak olan müctehidlerdir. Yoksa bu dereceye ulaşmamış olan kişilerin ihtilaflarında rahmet olmayacağı kimsenin itiraz etmediği bir gerçektir. ( Ruhu’l Furkan 4/ 78)
Ehl-i sünnet ve’l cemaat’a, yâni Peygamber Efendimiz sa.v’in sünnetine ve hulefâ-i râşidin başta gelmek üzere sahabe-i kirâm’ın yoluna uymanın gereğine dair diğer bazı hadis-i şerifler şöyledir:
“Benden sonra ashabımdan Ebu Bekir ve Ömer’e tâbi olunuz. Ammar’ın doğru yolunu tutunuz. İbn-i Mes’ud’un nasihatlarine sarılınız” (z.Enes r.anh’dan, C Sağir 1319 , Tirmizi, İbn-i Mâce, Müsned)
Malumdur ki, mezheb imamımız olan İmam-ı Âzâm hazretleri, sahâbenin âlimlerinin ve özelikle de İbni Mesud radıyallahu anh hz.lerinin içtihadlarını esas almıştır.
Huzeyfe İbnü’l Yemân radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur :
“Şüphesiz ben, sizin içinizde ne kadar daha kalacağımı bilemiyorum. Öyleyse benden sonra o iki kişiye, Ebubekir ile Ömer’e uyun “ (Beğavi, Tirmizi, R Furkan c 5, 267)
Yine yukarıda belirtildiği üzere, Hazret-i Ömer radıyallahu anh’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir :
“Ashabım yıldızlar gibidir , hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz” …” ( Rezin, Hazin, Keşfü’l hafa, Ruhul Furkan c 5, 267)
Başka bir hadis-i şerifte ise Resûlllah s.av Efendimiz şöyle buyurmuştur :
“Allah’ın Kitabı’ndan öğrendiklerinizle amel etmeniz gerekir. Kimse onu terk etmekte mâzur olamaz . Allah’ın kitabında yoksa, benim sünnetim geçerlidir: Eğer benim sünnetimde de geçmiyorsa , ashâbımın sözleri muteberdir. Çünkü ashâbım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisini rehber alırsanız, doğru yolu bulmuş olursunuz . Ashâbımın ihtilafı ayrıca sizin için rahmettir ” (Râmuz’ül Ehâdis, 5622)
İbni Ömer radıyallahu anh’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur:
“Her kim cemaatten bir karış miktarı kadar çıkarsa, ona ( ehli sünnet vel cemaat itikadına ) dönünceye kadar İslam ipini boynundan çıkarmış olur..” ( R Furkan 4/61 ;Hakim, Müstedrek)
SONUÇ
Bir müslümanı ebedi saadete götürecek yol bellidir : Allah’ın c.c Kitâbı olan Kur’ân-ı Kerîm’ e ve O’nun Resûlü olan Hz. Peygamber s.av Efendimiz’in sünnetine sarılmasıdır. Çünkü Kur’ân Allah c.c kelâmıdır, sünnet ise “ Kur’an-ı Kerîm’i açıklayan ve hayata uygulanışını bizlere gösteren tatbikatlar “ demektir. Dolayısıyla ehl-i sünnet ve’l cemaat yolu , bir müslüman için dinimizin iman, itikad ve ameli esaslarını en doğru ve en güvenilir şekilde açıklayan bir yoldur. Ehl-i sünnet ve’l cemaat çizgisini ömür boyu sürdüren bir müslüman asla yanlış yollara sapmaz. İnternet ve medya vasıtasıyla birçok bâtıl itikad , fikir ve yorumların ortaya saçıldığı günümüz dünyasında , “fırak-ı dâlle” ye düşmemek için, bir müslüman ehl-i sünnet itikadını en iyi bir şekilde mutlaka öğrenmelidir. Ehl-i sünnet itikadının önemini İmam Rabbani hz.leri Mektûbât isimli eserinde şu sözleriyle belirtmektedir :
“Kötü itikad ki, ehl-i sünnet inançlarına muhalefettir , öldürücü zehir durumundadır ve ebedi ölüme, sonsuz azaba götürür “ (380.inci Mektup)
“İtikadını yitiren , necat (kurtuluş) ehli olamaz, âhiret azâbından kurtuluşu onun için mümkün değildir” (429.uncu Mektup)
Ehl-i Sünnet itikadının esasları Ruhu’l Beyan tefsiri cilt 15, shf 87 de (Rûm suresi, ayet 32.nin tefsiri) nde kısaca anlatılmaktadır. Yine, bu konuda özet bilgi almak için Ahmed Mahmud Ünlü (Cübbeli) Hoca’nın şu kısa videoları da tavsiye edilir :
Ehli- Sünnet mezhepçilik değildir, İslamın ta kendisidir:
https://www.youtube.com/watch?v=PVCIyTDy4CA
73 fırka ve Ehl-i Sünnet itikadı nedir :
https://www.youtube.com/watch?v=4DyQNfyfWA0
Sünnete sarılmak svvela iİtikadı Ehl-i Sünnete göre düzeltmekle olur:
https://www.youtube.com/watch?v=ZGpl4nmer88
Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat nedir ve neden önemlidir? (ihvanlar.net’ten):
Daha ayrıntılı bilgi için ise İmam Rabbani (kaddesallahu sırruhu ) hz.lerinin Mektûbât isimli eseri ve özellikle 266 , 380 ve 429 no.lu mMektupları okunmalıdır :
http://www.sadakat.net/mektubat-i-rabbani/4173-380mektup.html