“ Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk (ibâdet) etsinler diye yarattım “ (Zâriyat suresi, âyet 56)
Büyük velî ve âlim İmam Rabbani hazretleri Mektubat isimli eserinde şöyle buyurmaktadır:
“Oğlum, bütün varlıkların hülâsası, özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak, keyf sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazîfelerini yapmak için, Rabbine itaat, tevâzu, kuvvetsizliğini, ihtiyâcını göstermek, O’na sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı. Hz. Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in bildirdigi ibâdetlerin hepsi insanlara faydalı şeylerdir.  İnsanlara faydası olduğu için emr edilmiştir. Yoksa, hiçbir ibâdetin Allahu Teâlâ’ya faydası yoktur. Candan teşekkür ederek, minnet ile ibâdet yapmalı, tam teslîm olarak emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışmalıdır. Allahu Teâlâ hiçbir şeye muhtaç olmadığı halde, kullarını emir ve yasaklar vermekle şereflendirmiştir.
Herşeye muhtaç olan biz kulların bu büyük ihsâna bol bol teşekkür etmemiz, bunun için de emirleri yapmaya candan sarılmamız lâzımdır” (73.üncü Mektup)

Başka bir âyet-i kerîmede ise şöyle buyurulmuştur:
“ Tâ ki , Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz .. ” (Hûd suresi, ayet 2)
Yani ne şeytana, ne dünyaya, ne nefsinize (hevâ ve heveslerinize), ne kendi ürettiğiniz bâtıl ilahlara, ne de mâsiva (Allah’tan c.c başka istekler) putlarına kulluk etmeyin …
“ Şüphesiz ki ben de O’ndan size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim ” (Hûd ,2)
Yâni, Allah’tan başkasına ibâdet ve itâat edip onu sevdiğiniz taktirde, Allah’tan uzaklaşmak ve cehennemde uzaklık ateşinde kalmakla sizi uyarıyorum. Allah’a ibâdet ve itâat edip O’nu sevdiğiniz taktirde de O’na vâsıl olacağınız müjdeliyorum .. (Ruhu’l Beyan)

*** ***

Allah-u Teâlâ’ya kulluk (ibâdet) etmek sadece belli vakitlere tahsis edilmiş (namaz, oruç) gibi fiillerden ibaret değildir. Bunlar elbette ki yapılacaktır, ancak esas olan kulluk bilincinin ailede, iş hayatında, insanlarla ilişkilerde, ticarette, .. v.b, kısacası hayatın her alanında ve her an yaşanmasıdır. Kulluk şuuru ile hareket eden bir mümin insanlarla ilişkilerinde dürüst olur, yalan söylemez, gıybet ve hele iftirada kesinlikle bulunmaz, haram ve kul hakkı yemez, bencil olmaz, iyiliksever olur, Allah’ın bütün mahlûkâtına karşı merhametli olur, .. v.b . Kısacası bu kişi:
“ De ki : Benim hayatım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. “ (En’am suresi, ayet 162)
âyet-i kerimesinin mazharı, canlı numünesi olur.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in bir duası ise şu şekildedir:
“Rabbim! Beni sana şükreden, seni zikreden, senin azâbından korkan, sana itâat eden, sadece sana boyun eğen, sana yönelip yakaran bir kişi kıl! Rabbim, tevbemi kabul eyle, günah ve hatalarımı temizle, duâmı kabul et !” (Tirmizi Deavat, 102)
Allah’a şükretmeyen, O’nu hiç hatırına getirmeyen, O’na itâat etmeyen, O’nun dediklerini yapmayan, başkalarına boyun eğip de O’na boyun eğmeyen, başkalarından birşeyler bekleyip de O’na yönelip yakarmayan bir kişi kulluk’tan bahsedebilir mi ? İşte hadis-i şerif, kulluğun bu boyutlarını açıklamaktadır .
Namaz, oruç, zekat, ..v.b. ibâdetler ise kulluğun nişâneleri, göstergergeleridir. Hz. Mevlânâ şöyle buyurmaktadır: “ İnsanların Rablerine karşı olan vazifeleri kulluk ve ve onun nişânesi olan ibâdettir ” . İbâdeti olmadığı halde Allah’a c.c kulluk yaptığını söyleyen kişi, ayakları olmadığı halde yürümeye çalışan kişiye benzemez mi?

*** ***

Esmâ-i Hüsnâ ‘dan (Allah Teâlâ’nın güzel isimleri) biri de El Ganî isim-i şerifidir. Ganî, sözlükte “zengin, kendi varlığı ile yetinip başkasına muhtaç olmayan, müstağni“ anlamlarına gelen gınâ kökünden gelmekte olup, Allah’a (c.c) isnad edildiğinde “ Zâtında ve sıfatlarında her türlü ihtiyaçtan (ve dolayısıyla eksiklik ve aczden) münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan “ demektir. Evet, Allah-u Teâlâ her cihetle sonsuz zenginlik sahibidir ve hiç bir cihetle kâinata ve mevcûdâta ihtiyacı yoktur. Bundan dolayı, bir kudsi hadiste :
“ Mahlûkatı ben(im nimetlerim) den faydalanmaları için yarattım, benim onlardan faydalanmam için değil “ buyurulmuştur. (Ruhu’l Beyan, c.12, s 444 )

Kısacası, yaptığımız ibadetlerin faydası sadece bizedir, Allah Teâlâ’ya hiçbir faydası yoktur. Çünkü O, El Ganî‘dir ; hiçbir mahlukâtının hiçbir şeyine ihtiyacı yoktur.
Yazımızı bu hususu belirten başka bir hadis-i kudsi ile bitiriyoruz:
“ .. Ey kullarım ; sizin evveliniz, âhiriniz ve insiniz, cinniniz içinizden en temiz bir adam gidişinde olsa , o benim mülkümden birşey arttırmaz. Ey kullarım ; sizin evveliniz, âhiriniz ve insiniz, cinniniz içinizden en fena kalbli bir adam gidişinde olsa o benim mülkümden birşey eksiltmez ..
Ey kullarım ; sizin evveliniz, âhiriniz ve insiniz, cinniniz hepiniz bir yere toplanıp benden isteseler de ben sizlerden herbirinize istediğini versem, o benim mülkümden bir şey eksiltmez ; denize bile bir iğneyi bir kere daldırmakla ne eksilir .. ”
(Ebu Zer Gıfarı r.anh’dan; Müslim, Birr 15)

(R.A; Mayıs 2019)